28 Ağustos 2008 Perşembe

Anaç Sütlaç Hanım ve bebekleri...




İmece Evi’nin sevimli sahiplerinden Anaç Sütlaç Hanım ve bebeklerinden bahsetmeden geçmek olmazdı tabi…

Anaç Sütlaç Hanım, kısa bir süre önce yavrulamış ve dünyaya nur topu gibi iki bebek getirmiş bir kedi. Adını boşuna almamış, yavruları yemeden ağzına lokma koymayan, sırf onlar biraz daha emsinler diye güneşin altında kıpırdamadan yatan bir anne o.



Miniklerden beyaz olanın ismi Çapak, siyah olanın da Kirpik. Nasıl hareketliler görmelisiniz.
Küçükken her şey nasıl en sevimli zamanlarındaysa, bu minnoşlar da öyleler. İnsanın sevdikçe sevesi geliyor lakin bizimkiler annelerini emer emmez oraya buraya koşup, ağaçlara tırmanmaktan, iki dakika kucağımızda durup da sevdirtmiyorlar kendilerini! :)


Keşfedecek koca bir doğa var orada, haklılar!


27 Ağustos 2008 Çarşamba

Elma Sirkesi nasıl yapılır?

Gez’inti’ hanıma beceriksiz diyenler halt etmişler! Elma sirkesi bile yaptı, daha ne yapsın bu kadın! ;)


Duyanlar duymayanlara anlatsın, gerçekten de elma sirkesidir yapılan… Mekan İmece Evi olunca her şey mümkün oluyor tabi. :) İsmail abinin kulakları çınlasın… Kendisi bu güzel ekolojik çiftliğin sahibi olur…
Gelelim sirkeye… Nasıl yapılır bu sirke?
Öncelikle kurtlanmış (gerçekten) veya sağlam elmaları toplarız. Ardından bu elmaları yıkayıp, küçük küçük doğrarız ve sirke için ayırmış olduğumuz kavanozumuzun içine ( kavanozun ¼’ü elma ile dolacak kadar) koyarız. Ardından su ile doldururuz kavanozumuzu ve elimizde önceden var olan sirke mayasını (bu bir önceki sirkemizin dibinde kalan tortudur) bir kaşık miktarında içine ekleriz ve sirkemizi beklemek üzere güneşe koyarız :) Ya mayamız yoksa diyorsunuz değil mi? Maya olmazsa olmaz bir şey değil sirke için, yalnızca olma süresini hızlandırıyor. O nedenle hiç panik yapmayın, mayasız da sirke yapmak mümkün!
Fotoğrağraflarda da yapmış olduğu sirkeyi (burada bir ekip emeği var, kimsenin hakkını yemeyelim) gururla sunan Gez’inti’ hanımı ve yapım aşamasında yol gösterenimiz İsmail abimizi görüyoruz. :)


Hepimizin eline sağlık!

24 Ağustos 2008 Pazar

İmece Evi'nde Hayat...


Keyifli mi keyifli… Doğal mı doğal… Sıcak mı sıcak… Rahat mı rahat… Var mı istediğimiz başka bir şey? :)
İmece evine gideceğini sizlerle paylaşmıştı Gez’inti’ hanım, web sitesini de vermişti merak edenler bakabilsinler diye… Şimdi de kensinden bir iki kelam alalim ;)
İmece Evi, soyutlanmış gerçek bir güzellik… İnsan orada kısa da olsa zaman geçirince, fark ediyor ve birkez daha inanıyor ki doğa ile barış içinde yaşamak hem mümkün hem de çok daha keyifli… Üstelik üstün çabalara da gerek yok bunun için. Herşeyi bize kendisi sunuyor zaten doğanın. İkinci bir farkındalık ise şehirde yaşarken ya da yaşar gibi yaparken (ihtiyacımızdan) ne kadar çok tükettiğimiz. Çok fazla alışveriş merkezi gezmeyen ve hazır yemek tüketmekten kaçınan biri olmama rağmen, kendimi ne çok zehirlediğimi fark ettim İstanbul’da. Bu duruma mahkum muyum, pek emin değilim… Biz dönelim en iyisi İmece Evi’ne.
Dostlar, burada organik tarım yapılıyor, fasulyesi, fotoğrafta görebileceğiniz börülcesi, nanesi, domatesi, marulu, salatalığı hep organik tarım ile yetiştiriliyor. Köylülerden öğrenmiş İsmail abi. İsmail abi de 1999 yılında hayatını değiştirme kararı alarak, İstanbul’dan İmece Evi’ne taşınmış, bugün koca çiftliği çeviren kişi. Düzenli olarak ona destek olmak için yakın köyden Yazgülü abla ile bir abi geliyor.


Keçiler, koyunlar, tavuklar, ördekler yetiştiriliyor çiftlikte. Yumurtalar taze yani! ;)
Hiç çöp çıkmıyor İmece Evi’nde! Misafirlere de sıkı sıkı tembihliyor İsmail abi, gelirken plastik poşetlerinizi bırakıp gelin diye… Yemek artiklarimiz keçilerin ve tavuklarin yemekleri, zeytin ve karpuz çekirdeklerimiz takı malzemeleri olarak kullanılıyor. Aynı zamada bira, soda kapakları gibi kapaklar da takı veya müzik aleti malzemesi :)
İmece Evi'ni hiç boş bırakmayan misafirlere yetmiyor tabi yetiştirilenler. Yakın köylerden satın alıyor İsmail abi, sebzeyi meyveyi…
Denizi de bir güzel ki sormayın, insanın hiç çıkası gelmiyor. Ege, malum…


Yorulunca çardaklara uzanmak veya bir hamakta kitap okumak günün en keyifli aktivitelerinden…

Küçük ahşap evlerde kalıyoruz. Sevgilim ve ben, beyaz evde idik :)Fotoğrafta görebilirsiniz kendisini…


Her akşam, bir kişi ilglendiği herhangi bir konu ile ilgili bir atölye düzenliyor ve katılmak isteyen kişilerle atölye gerçekleştiriliyor.
Bu kadar ballandıra ballandıra anlattıktan sonra, İsmail abinin üzerine basa basa söylediği şeyi yazmadan geçemeyeceğim. İmece Evi, bir turistik tesis değil. Yani oraya gidince, yemek, bulaşık, çamaşır, temizlik, bahçelerin sulanması hep gönüllü olarak yapmayı kabul ederek geldiğimiz şeyler. Dolayısıyla yan gelip yatma durumu yok burada :)
Altinda yatan şey ise hem imece, birlikte yaşamı mümkün kılmak hem de aslında bu çiftlik bir araç olarak kurulmuş Aslında ekoköy kurmak isteyenlerin birbirlerini bulabilmesi amacı ile belirli bir süre için var. Ekoköy ekibi netleşip, harekete geçtikleri zaman İmece Evi’de bizlere veda edecek gibi görünüyor, en azından şimdilik…
Hayatını değiştirmek isteyenlere, İmece Evi temelli yaşamak için, kısa bir süre için ekolojik bir yaşam sürme özlemi duyanlara ise 4-5 gün geçirmek için kapılarını sonuna kadar açmış durumda!
Unutmadan, insanların yüzü hep gülüyor İmece Evi’nde!