27 Mart 2010 Cumartesi

İnsan öğrenir

Elbet...

Yaşadığımız herşeyden birşeyler öğreniyoruz, ben de öğreniyorum.

Dün gece bir arkadaşımın veda yazısını okurken, son 4 yılda ne kadar çok öğrendiğimi düşündüm. Ve hala da ne kadar öğrenmekte olduğumu.

Sonra, kimi zaman, yaşadığımız mutsuz anları Sezgi'ciğimle 'Bu da bir öğrenme' diye nitelendirmemizi ve kendimizi gerçekten bununla iyi hissetmemizi düşündüm. Son birkaç aydır ise,'yeter bunca öğrenme, artık bu da öğrenme diyerek kendimi avutamayacağım' sözleriyle başlayan isyanlarımızı.

İki gece önce Seval'le ( o da Seval'ciğimdir, canımdır...), insan ne zaman ve ne yaparken öğrenir yazımızla bir kez daha birşeyler öğrenirken, hafiften bu öğrenme hallerine 'gıcık' oluşumuzu... İnsan sıçarken ve saçarken de öğrenir mi yahu? Evet, öğrenir.

Öğrenmek insanı mutlu eder, beni de. Öğrenmek insanı yorar, beni de. Öğrenmek hiç farkettirmeden insanı altüst eder, bazen çok birlikte, bazense çok yalnız kılar, beni de.

İnsanın mutluluğunun içinden taşmasına neden olurken bir öğrenme, bir bakarız aynı öğrenme burun kemiğini sızlatıvermiş. Haliyle benim de...

'Hayat işte, yaşadığımız her şey  ayrı birer öğrenme' diyerek bitirmek kolay olurdu bu yazıyı ama yapmayacağım bu kez. Çünkü öyle gelmiyor içimden.

Biz 'öğrenme'yi nereye koyuyorsak hayatımızda, öyle bitsin bu yazı. İçimizden nasıl geçiyorsa.

Mecburi ortak noktamız ise, evet, insan öğrenir.

Üsküdar - İstanbul

19 Mart 2010 Cuma

Aslı Erdoğan

Biraz geç tanınmış bir yazar.

Her kitap zamanında gelir, yıllardır bunu deneyimlerim. Tesadüflerin bir anlamı olduğunu da deneyimlerim hep. Kitapların gelişi de bu anlamlı tesadüflerdendir.

Canım kardeşim Sezgi, bana bir kitap hediye etti. Aslı Erdoğan isimli bir yazarın 'Mucizevi Mandarin' isimli kitabı.

Hayatım boyunca Machu Picchu'ya gitmenin hayalini kurdum. Kitaptaki öykünün kadın kahramanı ile ortak hayalimizin bu olduğunu öğrenince, içinde kayboldum sayfaların. Sanki öykünün sonu benim de gidip gidemeyeceğimi söyleyecekmiş gibi.

Kitabı okurken, mememde kitle buldum, meme kanseri olduğumu sandım ve doktora gitmek için otobüs yolculuğunda okumaya devam ederken, kahramanımızın da kanser olduğunu öğrendim! Gözlerim dolu dolu, başıma neler geleceğini okuduğuma inanarak 'lütfen iyileşsin ve Machu Picchu'ya gitsin' iç sesimle kitabı bitirdim. Kadın kahramanımız kanserden öldü, hem de hayalini gerçekleştiremeden. (Kitabın sonunu da söylemiş oldum böylece, yaşasın kötülük :) Film değil ki canım bu, daha upuzuuun olaylar var önünde :) )

Gözlerimden yaşlar akıtarak bitirdiğim kitap, Aslı Erdoğan'ı tanıma isteğimi iyice arttırdı. Bu kitabı tam zamanında okudum. Hayır, ben kanser değilmişim ama zaman doğru zamandı. Çeşitli başka nedenlerden ötürü de...

Şimdi, benim için sırada Aslı Erdoğan'ın yeni kitaplarını keşfetmek var!

Zamanı gelmiş belli ki!

17 Mart 2010 Çarşamba

15 Mart 2010 Pazartesi

Sol memem, kitlem ve ötekiler

Çok korktum.

Cumartesi sabahı, olağan aylık regl sonrası meme kontrolümü yaparken sol mememde bir kitle buldum. Sonra belki doğal meme dokusudur, ben kaçırmışımdır diyerek bir daha, bir daha kontrol ettim ve orada gerçekten fındık büyüklüğünde oynak bir kitle vardı.

Hemen jinekolog aramaya çıktık. Ben bugüne kadar meme muayenelerimi hep jinekologlara yaptırdığımdan yine onlara gittim. Fakat jinekolog meme ile genel cerrahinin ilgilendiğini, Ayvalık'taki genel cerrahın da yurt dışında olduğunu söyledi.

Benim stresim iki katına çıktı bu arada. Ne kadar soğukkanlı olsam da, bu garip bir korkuydu doğrusu ve çok da hakim olamadım kendime.

Sonra dün gece Bandırma'ya geldim. Bu sabah doğru buradaki Genel Cerrah'a. Hemen bir kontrol, ultrasound ve teşhis! Fibroadenom. Türkçesi, kanser değilim! Yaşasın, yırttım! 17 mm büyüklüğünde bir kitlem var, iyi günlerde kullanmam dileği ile.

Nedir bu fibroadenom? Öğrenelim,

http://www.memekanserinedir.com/modules.php?name=News&file=article&sid=12539

Altı ayda bir kontrole geleceğim. Normalmiş, her genç kadında görülebilirmiş.
(Merak edenler, yukarıdaki linkten detaylı bilgiye ulaşabilirler.)

Bir de ısrarla doğum kontrol haplarını kullanmamamı söyledi doktor. Bu haplar, tüm kanser türlerine yakalanma olasılığını azaltmasına rağmen, meme kanserine yakalanma olasılığını arttırıyor. Bir sürü başka korunma yöntemleri var, onları tercih edin dedi, ısrarla. Ben de buradan kadın arkadaşlarıma iletiyorum.

Evren bana kist konusunda 26 yıllık ömrümde çok bonkör davrandı. Baştan aşağı her yerim kist dolu. Önce sağ ayağım. 9 yaşımda çivi batması sonucu oluşan ve kronikleşen kistlerim var. Sonra yumurtalıklarım. Bir türlü zamanında çatlamayan yumurtalarım kistlere dönüştü, polikistover sendromu teşhisi ile sonuçlanan ve benimle yaşayan kistlerim var. Ve son olarak sol mememdeki fibroadenom'um. Şimdilik 17 mm.

Yeni evine hoş geldin fibroadenom! Arkadaşlarınla tanış bir an önce, seninle iyi geçinmeye çalışacağız.

Ben yine yırttım ya, bu bana yeter!

Şimdi bunun üzerine dinlemek istediğim şarkı,

Alanis Morisette - You learn

http://fizy.com/s/11cr2a

9 Mart 2010 Salı

Yenilmez / Invictus




Birkaç hafta önce sinemada, Nelson Mandela'nın hayatından bir kesiti anlatan 'Yenilmez' isminde bir film izledim.


Oyuncular, Morgan Freeman ve Matt Damon idi. 

Uzun zamandır ilk defa bir filmi izlerken bu kadar ağladım sanırım. Belki son zamanlarda hayatımı, doğrularımı, işimi, mücadelesini verdiğim iyi yaşamı anlamlandırmaya çalıştığım içindir, orasını tam bilemiyorum ama ağladım. 

İyi geldi, çok iyi geldi. Son zamanlarda, iyi ki gittim dediğim bir film 'Yenilmez'. Hepinizin izlemesini isterim.

Filmin ortasında arkamda oturan gençlerden biri ' Oğlum, niye elalemin liderinin hikayesini izliyoruz ki, bizim ülkemizin de var liderleri, onları izleyelim, ne işimiz var burada' dedi. Belli ki, bu filmin seansı uyduğu için girmişler. Neyse ki sol omzumdaki dürtmedi, dönmedim arkamı. İçimden söyledim tabi ' Ya bu filmin hedef kitlesi kesinlikle sensin, ya da bu film sende şu cümleden başka bir etki yaratamayacak'. Ben bunları (içimden) söylerken, cep telefonundan Nelson Mandela kim diye araştıran gençlerden bir diğeri, 'oğlum önemli bir adammış lan bu' dedi. Sevindim, cep telefonundaki interneti o an için sevdim :) 

Kendimi de, o gençleri de, filmi de, düşüncelerimi anlamlandırma çabamı da sevdim Yenilmez'i izlerken. Mutlu oldum.