27 Ekim 2010 Çarşamba

Ve sonunda Doğu Karadeniz!


Memleketin dört bir yanını gezdim. Her bölgenin doğusundan, batısından, kuzeyinden ve güneyinden birkaç şehir/kasaba/köy görmüşlüğüm ve bu yerlerde kalmışlığım var. Bir Doğu Karadeniz kalmıştı, yıllardır da yolum bir türlü düşmemişti. Ama şimdi Trabzon'a doğru yönümü çevirmek üzereyim ve içimde güzel bir kıpırtı var :)

4,5 gün kalacağız Trabzon'da, yine eğitime gidiyorum fakat kendimize ait bir pazartesi günümüz olacak  :) Sümela Manastırı ve Uzungöl'ü görmeyi planlıyoruz. Ne kadarı mümkün olursa artık!

Bir de ben çılgınlar gibi 'kuymak' yemeyi hayal ediyorum. Herkesin bu kadar övdüğü, ağzının suyu akarak anlattığı meşhur kuymağı artık yememin zamanı geldi :) Bir de Karadeniz pidesi var, kapalı bir pide. İlknur'la yemiştik Sarıyer'de, Karadenizlilerin bir lokantasında. Tadı damağımda kalmıştı, şimdi yerinde yiyeceğim :) Kilo almamak için elimden geleni yaparım, belki! ;)

En sevdiğim renk olan yeşilin kaç ayrı tonunu göreceğimi ve koyu mavi, deli dalgaları düşünüyorum.

Uzun zaman sonra,bir yere ilk kez gidiyor olmanın heyecanı var içimde! Uçak yolculuğu beni tedirgin etse de, şu anda şakır şakır yağmur ile birlikte şimşekler çakıyor olsa da, hava durumu yarını da böyle gösterse de, gitmişken Artvin'i, Kars'ı göremeyecek olsam da mutlu bir heyecanım var!

Dönüşte bol fotoğraf ve anı ile görüşmek üzere!


24 Ekim 2010 Pazar

Kumul


Nasıl oluyor da insan başka bir canlıyı bu kadar düşünüp, onun için bu kadar kaygılanıp, onu bu kadar sevebiliyor bilemiyorum.

Ama şu yukarıda gördüğünüz tüylü şey, benim hayatımın ortasında bir yere oturdu, kaldı. Hayvan dostu olanlar bilir, anlar...

Ailemiz 3 kişilik... Oldukça çekirdek. Alışageldiğim gibi...

Benim, ikinci çocuğu da yapasım var, gelin görün ki babamız hiç sıcak bakmıyor bu duruma. Bir tanesi yetermiş miş miş :)


Ay Dolunay


Ay dolunay dalgın gecede
Ay büyüyor tam yüreğimde
Suskunum ben söyleyemem
Ay ben ay neden

Ay dolunay sessiz gecede
Ay bir anda düş yüreğime
Yanayım ben söz büyürken
Ay ben ay sana

Bırak ateşte
Sözler çoğalsın
Ateşten sözler
Yaksın dolunayda

Ateşten sözler
Ayaklanırsa
Akıntıya karşı
Koşar mı dolunayda

Ateş dilinde

22 Ekim 2010 Cuma

Kabuk Adam


Yine geç kalan bir yazı. Her ne sebepten olduğu önemli değil...

Bu yazı içerisinde tek geç kalan 'Kabuk Adam' isimli yazının kendisi olmayacak. Kitabın kendisi de geç kaldı hayatıma. Yazarı da geç kalmıştı, Aslı Erdoğan.

Sevgili arkadaşım M.Seda'nın birbirinden güzel ayraçlar (elleriyle yaptığı) ve mektubuyla (bu devirde mektup almak ne güzel!) birlikte gelen hediyesidir 'Kabuk Adam'.

Hap yutar gibi bir çırpıda içine dalıp, okuyuverdiğiniz ve son sayfalarına gelirken bitmesin diye can çekişip, daha sakin, daha sessiz ne bileyim kitabın ruhuna daha yakışır bir yerde ve şekilde bitireyim diye elinizde sımsıkı tutup beklettiğiniz kitaplar vardır ya, onlardan biri işte 'Kabuk Adam'

Bittikten sonra, bende yeni birini başlattı. Biraz kopuk ama biraz 'daha' özgür. Bu kitabı bir kadının okuması başka bir şey diye düşünüyorum.Özge'nin 26 yaşında,Ayvalık'ta okumasının da başka bir şey olduğunu düşünmem gibi.

Bir iki bölümü paylaşıp, öyle bitirmeyi tercih ederdim bu yazıyı fakat soğuk beni yine yendi.  Saat 03:08'de kitaplığa gidip, kitabı almak yatağın içinde kalmaktan daha çekici gelmedi. Belki yarın,bu yazıya bir ekleme yaparım. Belki de yapmam. Her kitabı arkasını okuyup mu alıyorsunuz? Öyleyse çok şey kaçırdığınızı söyleyebilirim.

İyi geceler...


17 Ekim 2010 Pazar

Doğa ve Çocuk Hareketi


“Doğadaki çocuk, 

soyu tehlike altında olan bir türdür ve çocukların sağlığı ile Yeryüzü’nün sağlığı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.” 

Richard Louv