10 Temmuz 2011 Pazar

Bunca zaman...

Neler yaptım?

Neler yaptım da şuraya iki satır yazmaya elim varmadı diye düşündüm...

Bol bol seyahat ettim yine, az da olsa fotoğraf çektim, yeni kitaplar aldım ve okudum, daha az devrik cümle kuracağıma söz verdim, rüzgar sörfü öğrendim, yüzdüm, bu yaz hiç yanmamayı planlarken şimdiden kapkara oldum...

Ev dediğim yerin benim için sevdiklerimin yanı olduğu gerçeğini öğreneli/fark edeli (hangisi emin değilim) epey zaman oluyor. Yine de burnumun direği özlemden sızlarken bir kaç kez daha evimin neresi olduğunu hatırladım.

Bir vakit bir yazı yazmıştım ben artık gidiyorum diye. Yakında bu yazıdan bir tane daha gelecek, ben yine gidiyorum isimli. Evet, yine bir taşınma, yeni bir ev, yeni bir hayat bizi bekliyor. Bir kaç aya İstanbul'a dönüyoruz ve gariptir ki sanki taşınacak olan biz değilmişiz gibi hissediyoruz. Biraz buruk, biraz heyecanlı, biraz da tedirgin bir gidiş olacak belli ki... Bir de bir gün dönecek olmaya inanmanın verdiği bir sığınma hissi. Geldiğimizden bir fazla dönüyoruz tabi, Kumul da dönüyor bizimle haliyle :)

Taşınmamıza kadar olan zaman aralığına yine bol bol seyahat, bir eğitim ve bir de tatil sıkıştırmayı planlıyorum. Yorucu bir yılın ardından, Kamil Koç'la yollarımızı en azından bir süreliğine ayırmanın zamanı geldi, yeni yerler görmem ve biraz kendime dönmem, yenilenmem için gitmem gerek... Gömlek değiştiriyor olabilirim yani :) Kışın da kış uykusuna yatmayı çok isterdim, örneğin ben her kış ayı olmayı istiyorum! Neyse, konuyu dağıtmayalım.

Yazının başındaki sorunun yanıtı değil de bahanesi tüm bunlar. İstesem yazardım... Kimi yolculuklarda yazmak yerine kendime sesli (ama içimden sesli) anlatmayı seçtim, o da iyi geldi. Söz uçar yazı kalır mı dediniz, evet uçtular ama sorun yok, uçmaları gerekiyordu demek ki... :)

Uçmaması gerekenler için az buçuk hazırım sanırım. İlk sıradaki yazımız balkon üzerine olacak :) Tez vakitte, söz...


*Yazarken kulağımın pası silindi,