17 Haziran 2008 Salı

Kocaeli Derince İzci Kampı'ndan manzaralar...





Gez’inti’ hanım Kocaeli’deydi son iki buçuk haftadır… Dağ başında bir göl kenarında izci kampında outdoor eğitim yapıyordu. ‘Buraları görmelisiniz, cıvıl cıvıl kuş sesleri, yemyeşil olmuş ağaçlar, gündüzleri yakan güneşe tezat akşamları yanan şömine ateşi başında oturuyorum geç saatlere kadar dost sohbetleri eşliğinde’ telefon konuşmalarını süsleyen temel cümlesiydi gez’inti’ hanımın bu süre zarfında.


Tatile gelmiş olsa keyfine diyecek olmazdı bizimkinin lakin iş için oradaydı ya arada bir mızmızlanıyor, homurdanıyor, suratı asılıyordu. :)


Bunca yıllık ömründe görmediği kadar çok leyleği bir tarlanın üzerinde görüverince hayrete düştü birgün! Kocaman kocaman leylekler tarlada dolaşıyorlardı. Eh bir gülümseme kondu tabi yüzüne. :)




Geceleri kurbağa sesleri ile birlikte gökyüzünde saymakla bitmeyecek yıldızlar görüyordu.
Sevgilisi yanına geldi son hafta, birlikte gece göl kenarında yürüyüş yaparlarken bir minik kurbağa kesti önleri, hemen makineye sarılıp görmüş olduğunuz fotoyu çekti :)






Sevgilisinin baykuş olduğunu tahmin ettiği ilginç bir kuş gördüler bir evin çatısında, köpek havlamaları bozdu gecenin sessizliğini ara ara… Pek bir keyifliydi bu yürüyüş!

Yakıp kavuran güneşin altında yürürlerken dallardan erik çaldı gez’inti’ hanım, tabiat ana onu bir küçük yılanla cezalandırmak istedi (yılandan çok korkar kendisi) ama o yılanı parmaklarının arasına aldığı gibi gözlerini gözlerine dikti gitmesini söyledi. Zavallı yılan bu ürkütücü bakışlardan ve parmaklardan kurtulur kurtulmaz cezayı mezayı unutup arkasına bile bakmadan yola koyuldu. :P Bknz: yılanlı foto




Gez’inti’lik ruhuna işlediğinden, hemen ertesi sabah taaa aylar öncesinden almış oldukları Mark Knopfler konser biletleri ile konser keyfine varmak için sevgilisi ile İstanbul yollarına düştü gez’inti’ hanım.


Beşiktaş – Kuruçeşme arası yollarda ellerinde bira şişesi ile bir taraftan bu keyifli yürüyüşün tadını çıkarıyor bir taraftan da İstanbul’u özlediğini fark ediyordu. Ne garip bir şehirdi bu şehir, ne kolay bıktırıyor kendinden ve ne kolay özletiyordu kendini… Ellerinde bitmemiş biraları ile Kuruçeşme ye geldiklerinde konserin yaklaşık 40 dk önce başladığını gördüklerinde biralar hooooop çöpe, bizimkiler içeriye şeklinde bir görüntüye şahit oluverdi etraftakiler J Ardından güzel bir konser dinletisi, boyu kısa olduğundan bulduğu her yükseltiye çıkma ihtiyacı hisseden ve çıkan gez’inti’ hanım, kafasında sevgilisinin ona aldığı iblis -;)- tacı ile hem izledi hem de dinledi konseri.




Ertesi sabah ilk otobüs ile dogru Kocaeliye, eğitime… Bir kapanış koşturmacası içinde Pazar oldu ve bitti her şey. Buraya dönüş yolculuğu hakkında da bir şeyler yazmak lazım ama ölümsüzleştirmeli mi ölümsüzleştirmemeli mi bilemedi bizimki o yüzden şimdilik erteledi ;)

Hiç yorum yok: