13 Kasım 2010 Cumartesi

Trabzon ve çevresi

Yazıdan çok fotoğraf olacak belli ki bu kez. Az önce yazıya koyacağım fotoğrafları seçerken duramadığımı görünce, bıraktım kendimi, bu sefer de bol görselli bir yazı olsun dedim :)

Trabzon seyahatimiz talihsizliklerle başladı. Otobüs boş diye rezervasyon yapmayan Truva Seyahat, yer olmadığı için beni muavin koltuğuna, Erdem'i de şoförle benim arama mindere oturttu. Uçağımızı yakalamamız için tek şansımız bu otobüs olduğundan gıkımızı çıkarmadan oturduk bize gösterilen yerlere. Yağmurlu bir yoldan sonra İzmir'e vardık ve havaalanına giden otobüsü 3-4 dk ile kaçırdık. Mecburen taksi kullandık, yoksa uçak kaçacaktı. Havaalanına geldiğimizde ise uçağımızın 40 dk rötar yaptığını öğrendik :)


Trabzon'da, üniversite kampüsünün içinde Koru isimli bir tesiste kaldık.Yaprak döken ağaçlardan oluşmuş bir korunun içinde güne başlamak harikaydı. Ben ilk kez Doğu Karadeniz'e gittiğimden, oradaki doğa karşısında hep ağzım açık gezdim. 


Eğitimin ikinci günü saatlerin bir saat geri alındığından habersiz olduğumuzdan erkenden hazırlandık, kahvaltıda şans eseri durumu öğrendik ve bu bir saatimizi kampüste kuş gözlemleyerek geçirdik. :)




Planladığımız herşeyi gerçekleştirdik. Uzungöl'e gittik :) Defalarca yağmurun altında ıslanıp, kuruduk. Muhteşem manzaraların yanı sıra çok güzel kuşlar da gördük. Derekuşu ile artı bir kertiğim daha oldu :) O kadar çoktular ki, sanki her gün dere kuşu görüyormuşuz gibi bir süre sonra bakmamaya başladık!



Bulutlara çok yakındık...      

Trabzon'da kaldığımız süre boyunca yedim! Pideler, kuymaklar, mıhlamalar, karalahana çorbaları... :) Hem yedim hem de fotoğraflarını çektim :) (Fotoğraftaki el Erdem'e ait :) )


Sümela'dansa Ayder Yaylasına gitmeye karar vermiştik fakat Ayder'e tur olmadığından, toplu taşıma da gitmediğinden yine tıpış tıpış Sümela'ya gittik. Şanslıydık çünkü tepeye kadar çıkaran turlarla gitmiştik. Biz metro seyahat biletimizle Ulusoy'la gittik :) İki firma tek araç kaldırdı. Tasedüf o ki, Sümela'da bizim eğitimin katılımcılarıyla karşılaştık. Planlasak bu kadar denk getiremezdik :) İşte Sümela'dan birkaç kare...




Dağların arasında çıkıverince tüm heybetiyle Sümela Manastırı, heyecanlanıyor insan...


Ben en çok girişindeki bu uzuuun ve dik merdivenden etkilendim sanırım. Ya da en çok onu sevdim.

Görevlilerden biri, manastırdaki küçük çatılardan birine oturmuş, dağa karşı kitap okuyordu. Çok istedim fotoğrafını çekmeyi, ama utandım yine. Sonra, vakti zamanında Alman amcanın dediği geldi aklıma, 'en güzel fotoğraflarımız anılarımızdır' Ben de o anı anılarımda saklamaya karar verdim. Sizi de bunlarla yetinmek durumunda bıraktım tabi...                                                                    


Manastırın içinde,  daha önce sadece bir kez gördüğüm ve görebilmek için 6 buçuk saat yürüdüğüm duvar tırmaşık kuşunu gördüm :) Gördük :) Güzel bir sürpriz oldu hepimiz için.



Şelale'den gelen su...    

Yeşil, beyaz ve mavi...


 İç bölüm, Sümela Manastırı
                                                              

Taş Köprü - Uzungöl

.

Karadeniz'i yazıp, çaydan bahsetmemek olmazdı. İşte seyahatimizin vazgeçilmezi, içimizi ısıtan, yağmur eşliğinde her fırsatta içtiğimiz çay...


Trabzon

Hiç yorum yok: