24 Ocak 2010 Pazar

Kitapta unutmak üzerine bir cümle var. Siz Beyrut’a neyi unutmak için gittiniz?


Benle ilgili bir şey değil. Kitaptaki çoğu şey benle ilgili değil zaten. Ama insanlar herhalde en çok kendilerini unutmak istiyorlar, zira bir ömürde bir hayat olma haksızlılığını ancak kendinizi unutarak başka bir şehre gidince yenebilirsiniz. Sanıyorum insanlar en çok bir önceki kendilerini unutmak istiyorlar ve bir sonraki kendilerini doğurmak için öyle bir tabula rasaya gidiyorlar. Beyrut’ta bunu sunan bir şehir çünkü hafıza ile ilişkisi çok karmaşık, heyecanlı ve problemli. Bu yüzden de hafızasıyla, unutmakla, hatırlamakla ilgili problemleri olanlara boş bir alan sunuyor. Beyrut’ta ne olmak istiyorsanız o olursunuz. Mesela piyanistler görürsünüz üçgen vücutlu. Adamın parmakları bile tuşlardan daha kalındır ve piyanist olduğunu söyler. Saksafon çalan adamlar görürsünüz günde üç paket sigara içerler. O insanların söyledikleri kişiler olmadıklarını bilirsiniz ama kim olduklarını soracak kadar da zamanınız olmaz. Çünkü Beyrut başınıza öyle işler getirir ki bu an bütün anları ele geçirir. Sanıyorum herkes bu yüzden biraz Beyrut’a gidiyor.

......


Ece Temelkuran / Muz Sesleri'ne dair bir söyleşiden

Hiç yorum yok: