18 Mayıs 2008 Pazar

Bir deli ağaç


‘Bir başka gün, öğle yemeğinde benimle birlikte olabilmek için bizim fakültenin yemekhanesine gelmişti. İlk baharın o en taze kokan ilk günlerinden biriydi. Yemekten sonra deniz kıyısına, oradan da eve gitmemiz için ısrar etmişti. Oysa ben kıramayacağım, ayrıca kırmak da istemediğim, bir derse yetişmek zorundaydım. O gece ikimizinde ayrı ayrı calışması gerektiğinden –sınavlara az kalmıştı- ertesi gün buluşmak üzere ayrıldık –azıcık üzgün ama hiç de derinden kederli değil-.


Gercekleşmeyen öpücüğün ardından pipo içerek bahçeyi seyreden adama bakarken derin bir keder duydum oysa, gözlerim doldu dolacak oldu. Yarım kalmış, yinelenmesi olanaksız bir an daha işte. Neden vaktinde bilmez insan? Neden her güzelliğe sonuna dek yapışmakta direnmez? Neden çok sonra anlar en küçük yaşam kırıntısının bile değerlendirilmesi gerektiğini?’


Bir Deli Agac / Pınar Kür

Hiç yorum yok: